Yayınlanma: 26 Eylül 2023
Bizdeki siyaset bir garip… Bu garipliği politikacılar yaratıyor.
Siyasetin böylesine kaypak olduğu ülkelerde demokrasi yeşermez, gelişmez, gerisin geriye gider. Kime, nasıl inanacağımıza şaşırdık artık…
Son dönemde bizi en çok şaşırtan, İYİ Parti lideri Meral Akşener oldu. Oysa ona ne umutlar bağlamıştık. Bazılarımız “Dişi bozkurt Asena” diyordu ona…
Başlangıçta çok iyi gitti, onu hep beraber gönülden alkışladık ama sonradan yanar-döner politika izlemeye başladı, umutları yerle bir etti.
Son zamanlarda tutarsız konuşuyor!
Dolaylı olarak Saray‘a destek olmaya karar vermiş gibi bir havası var.
“81 ilde de adayımızı çıkartacağız” demesinin anlamı şu: 81 ilde de SIFIR çekecek, kendi kaybedecek ama oyları bölüp AKP’yi kazandıracak. “Kazan kazan” değil de “Kaybet kaybettir” şeklindeki acayip siyasetin bir sebebi olmalı! Nedir, bilemiyoruz!
★★★
Meral Hanım’ın konuşurken, sesindeki öfke ve gözlerindeki alev, görenleri ürkütüyor doğrusu…
Onun zehir-zemberek sözlerini dinledikçe, seçim öncesinde bol bol sarfettiği “Kılıçdaroğlu övgülerini” hatırlıyorum. Meydanlarda:
“Kendisine ölünceye kadar şükran duyacağım. Yeğenlerim burada, kuzenlerim burada.
Ben sülâleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nu vasiyet ettim” diye bağırıyordu.
Hanımefendi şimdi “Pişmanım” diyor ve “Zehir içtim, zehir!” diye bağırıyor.
Hayatının en büyük pişmanlığıymış meğerse!
Nasıl bir siyaset bu?
Ona “Bu şiddet nedendir?” diye sormak gerekiyor!
★★★
Dedik ya, Meral Hanım‘ın öfkesi bir türlü dinmiyor:
“Hayır! Blöf yapmıyorum. Çok ayıp şeyler söyleniyor ama alıştık. Benim tek hedefim vardı: 2023’te bu Tek Adam Sistemi’ni değiştirebilmek. Bunu başaramadık. Şimdi blöf-mlöf yapmıyoruz, biz kuruluş ayarlarımıza dönüyoruz. Ortada Millet İttifakı kalmadı. Artık birbirimize rakibiz. O defter kapandı!” diye bağırıyor.
Tüm bu çelişkili davranışlar şöyle yorumlanıyor:
81 ilde aday çıkartacak olan İYİ Parti, kendisi kazanamayacak ama AKP-MHP ve diğer birkaç partiden oluşan Cumhur İttifakı‘nın kazanmasını sağlayacak.
Tabii “toplum vicdanı” bunu kabul ederse! Hiç belli olmaz, ülkesini seven seçmen “tabanda ittifak” yapabilir!
Devlet bunu nasıl yapar?
Devlete güvenmeyip de kime güveneceğiz? Bazen öyle garip şeyler oluyor ki, devlete olan güven bile sarsılıyor. İşte o tür olaylardan biri:
Turizm Bakanlığı‘nın eski İşletmeler Genel Müdürü Orhan Kalkan, 12 yıl önce, hayırsever bir vatandaş olarak Ankara Kalecik‘teki evini ve arsasını Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışladı.
Sözleşmeye evin “Kız Öğrenci Yurdu yapılması şartı” kaydedildi.
Bina, 7 yıl “Ramise Orhan Kalkan Kız Öğrenci Yurdu” olarak hizmet verdi.
Fakat 6 Şubat depreminden sonra Ankara Valiliği “Evde depremzedeler kalacak” diyerek tahliye kararı verdi ve öğrencileri yurttan çıkarttı.
Peki, binada depremzedeler kaldı mı? Hayır! Bina Öğretmen Evi olarak kullanılmaya başlandı.
Ülke eğitimine destek olmak için evini ve arsasını Milli Eğitim Bakanlığı‘na bağışlayan hayırsever haklı olarak dava açtı. Orhan Kalkan “Öğrenciler mağdur edildi. Yaptığımız protokol gereği karar geri alınmalı.” diyor. Haklıdır. Dileriz adalet yerini bulur.
TEBESSÜM
“Kurttan değil koyundan kork!”
Temel ile Dursun kahvede, artan pahalılığı ve ülkede yaşanan derin yoksulluğu konuşurken Temel:
“Bak arkadaş” der “Yaşadığımız dertlerin sebebini sana bir cümle ile anlatabilirim…”
“Anlat bakalım” der Dursun… Temel acı acı gülümser:
“Küçükken bize hep kurttan korkmamızı anlatırlardı… Oysa şimdi anladık ki, asıl tehlike koyunlarmış!”
GÜNÜN SÖZÜ
Demokrasi elden gitmeden değeri pek anlaşılmaz!
News
